
Özellikle 1990ların son yılları benim kafamdaki efsane Cim Bom'un oluştuğu yıllardı.Suat Kaya'nın Juventus'a attığı “altın kafa”yı ve Ümit Davala'nın spikeri bile hazırlıksız yakalayan füzesini, Siyahlı sarılı formasıyla Hagi'nin Bilbao'ya attığı mükemmel son dakika golü hiç unutamadım mesela. Herta Berlin Galatasaray maçındaki Berlin'in kalecisi Kiraly'nin giydiği şalvar tipli donunu, ya da Azer Bülbül'ün Galatasaray Marşını da unutamadım garip bir şekilde. Derken 2000 yılı geldi ve efsane zirve yaptı. Efsane bir Şampiyonlar Ligi serüveninden sonunda, grubun son maçı hiç çıkmadı hafızamdan. Hakan Şükür'ün devleşmesi, son dakikadaki penaltı, Bierhofflu George Weah'lı süper güç Milan'ın Sami Yen'de Cim Bom'a boyun eğmesi... Sonra bir başka efsane olan Uefa yolculuğunun başlaması. Hakan Şükür'ün Bologna'ya, Hagi'nin Dortmund'a, Arif'in Mallorca'ya attığı goller, Emre'nin Leeds maçındaki kırmızı kartı, kaptan Bülent'in finalde sakat sakat oynaması; Davor Suker'in, Patrick Vieira'nın, Popescu ve Ergün Pembe'nin penaltıları nasıl unutulabilir. Kupa kaldırıldığındaki tarifsiz duyguları anlamak bugün bile sadece Galatasaraylıların yapabileceği bir meziyettir.

Bugün baktığımda ise geriye, Galatasaraylı doğduğuma şükrediyorum. Keşke herkes bu duyguyu tadabilse, keşke herkes Galatasaraylıyım diyebilme şerefini tadabilse. Bana bu güzel gururu, sevinçleri, hüzünleri tattırdığın için çok yaşa Galatasaray. Hep beraber nice başarılara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder